• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Kayhan Avukatlık Bürosu

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDAKİ SÖZDE ÖZNELER - I
CEZA MUHAKAMESİ KANUNUNDAKİ SÖZDE ÖZNELER   I

Avukat  Fahrettin Kayhan 


Ceza Muhakemelsi Kanunun 191. Maddesine göre duruşma, mahkeme başkanı veya hâkimin duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklamasıyla başlar. Tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar. Duruşmada, sırasıyla Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır, iddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatılır, Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir, Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır.

Duruşmada sorgu,  Ceza Muhakemeleri Kanunun 2. Maddesine göre bizzat  hakim veya mahkeme tarafından sanığın kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir.  Sorgu hakim veya mahkeme tarafından yapılır. Pekiyi,  iddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesinin  anlatılma işlemi kim tarafından yapılmalıdır?

Uygulamada yukarıda açıklanan tüm işlemler gibi iddianın anlatılması işlemi de hakim veya mahkeme başkanı tarafından yapılmaktadır. Duruşmanın Mahkeme başkanı veya hâkimin duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklayacağı açıkça yazılı olmasına karşın, iddianamenin açıklanmasında “anlatılır” sözcüğü kullanılmış, bu işlemi kimin yapacağı açıklanmamıştır. Cümle edilgen çatı formunda kurulmuş olup, maddede gerçek özne belli değildir.  Kanun koyucu maddeyi kaleme alırken dilbilgisel olarak  “sözde özne” kullanmayı tercih etmiştir.

Anlatılacak şey “iddianame” olduğuna göre mantıksal olarak bunu anlatacak kişinin o belgenin yazarı olan savcı olması gerekir. Ancak uygulamada duruşmaya katılan savcı, “iddianameyi yazan savcı” olmadığı gibi, onu anlatan da duruşmaya katılan “duruşma savcısı” değildir.  Uygulamada iddianame hâkim veya mahkeme başkanı tarafından anlatılmaktadır. Pekiyi bu tuhaf kökleşmiş uygulamanın Ceza Muhakemeleri Kanununda bir dayanağı var mıdır?

Ceza Muhakemesi Kanununun “Başkan veya hâkimin görevi” başlıklı 192. Maddesine göre mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya çeker; delillerin ikame edilmesini sağlar. Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir.  Madde metinden de anlaşılacağı üzere başkan veya hâkim “sanığı sorguya çeker, duruşmayı yönetir ve delillerin ikamesini sağlar.” Sanığın sorgusunun bizzat hakim tarafından  yapılacağı gerçek özneli cümelelerle  CMK 2., 94. ve 192 .maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla bu maddeden, hakimin iddianameyi anlatma görevinin olduğu çıkarılamaz. Tam tersine,  olsa olsa mahkeme başkanı veya hâkimin  duruşmayı yönetme gröevi kapsamında “iddianamenin anlatılmasını sağlama” görevi olduğu çıkarılabilir.

Bize göre Ceza Muhakemelsi Kanunun 191. Madde metnindeki iddianameyi anlatması gereken yasa metnindeki cümledeki gizlenen özne iddia makamı, yani savcıdır.

İddianamenin mahkeme başkanı veya hâkim tarafından anlatılmasının ne sakıncası olabilir?

Her şeyden önce savcı tarafından suçlanması gereken sanık, daha duruşmanın başında “tarafsız olması ve öyle görünmesi gereken” hâkim tarafından itham edilmiş olur. İddianame içeriğinin anlatılmasının yargılama makamına bırakılması, sanığın hâkimi tarafından itham edilmesi demektir.  Her insan bunu böyle anlar veya hisseder.  Zaten kürsü mimarisi nedeniyle işbirliği içinde olduğu görünümü veren iddia ve yargı, işlevselolarak  aynı kişide birleşmiş olur.  Şu anda savcılık makamının temsil edilmediği asliye ceza mahkemelerinde hâkim, hem iddia hem deyargılama  makamı görevini üstlenmiş durumdadır. Duruşmada iddia makamına gerek duyulmadığından iddia makamı boşaltılmıştır.  Ağır Ceza Mahkemelerinde ise, “esas hakkındaki mütalaa” dışında, yasa metnindeki sözde özneli cümleler nedeniyle savcılık görevi fiilen hâkimler tarafından yapılmaktadır. Yani asliye ceza mahkemelerinden farklı bir durum söz konusu değildir.  Mevcut fiili  sistemde ağır ceza mahkemelerinde duruşma savcılığının kaldırılması bri eksiklik yaratmayacaktır.   Bu ugulama, iddianamenin anlatılmasının hâkim tarafından yaplmasıyla başlamakta ve edilgen çatı kullanılarak yazılmış diğer cümlelerin uygulamasında da aynı şekilde   devam etmektedir.

Pekiyi, iddianamenin anlatılmasının kimin tarafından yapıldığı tutanağa yazdırılmakta mıdır?

Duruşma tutanakları incelendiğinde “iddianame okundu,” tutanağın yazdırılmasında kopyala yapıştır yöntemi kullanılmış ise “iddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatıldı” cümleleriyle karşılaşılacaktır.  Yani tutanakta da yine sözde özneli edilgen cümleler karşımıza çıkıyor.  Hiç duruşma izlememiş birinin bu tutanaktaki sözde öznenin kim olduğunu bilmesi mümkün değildir.  Tutanakları okuyan ve Ceza Muhakemeleri Kanunu inceleyen hiç uygulama yaşamamış bir hukukçu 191. Maddedeki bu edilgen cümledeki sözde öznenin doğal olarak iddia makamı olduğu zannına kapılacaktır.

İşin ilginç tarafı, literatürde de sözde özneli edilgen çatı kullanılarak yazılmış yasa metinlerin yine sözde özneli edilgen cümlelerle yorumlandığını görüyoruz. Bu konuda “piyasadaki” her hangi bir Ceza muhakemesi kitabına bakılabilir.  

Öte yandan savunma avukatlarıyla hâkimler arasında duruşmada yaşanan iletişim çatışmalarının temelinde uygulamadaki buna benzer yargı makamının iddia makamı işlevini yapmasından kaynaklanmaktadır.  Yargılamanın doğası gereği savunma, iddia edenle çatışır.  İddia eden hakimse doğal olarak çatışma onunla çıkacaktır. Bu nedenle, duruşmalarda duruşma savcısıyla savunma avukatı arasında bir iletişim çatışması hemen hemen hiç görülmez. Ancak savunma avukatı  ile hakim arasında bazan yeni ceza davalarına da neden olacak düzeyde çok sık uyuşmazlık yaşanır. 

SONUÇ:  Açıklanan nedenlerle kanaatimizce Ceza Muhakemeleri Kanunun 191.madde metnindeki “sözde özne”li cümleler yerine  “asıl özne”ler kullanılarak etken çatılı cümlelerle yeniden yazılmalıdır. İddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi savcı tarafından anlatılmalıdır. Duruşma tutanaklarında “sözde özne”li edilgen cümleler kullanılması yasaklanmalı, kimin ne yaptığı ve söylediği belli olmalıdır.

(Devam edecek)
 
 
 
  
1338 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam27
Toplam Ziyaret113903